-
1 farkında olmak
v. be aware, be hip to, be awake to smth., sense -
2 farkında\ olmak
заме́тить -
3 farkında olmak
зэрэзэшъхьафыр зытетыр, шIэн -
4 farkında olmak
to be aware of, to be awake to sth, to be alive to sth -
5 fark
fark bileti Zuschlag(karte f) m;fark etmek (-i) unterscheiden (A), den Unterschied sehen; bemerken, wahrnehmen (A); anders werden;fark etmez das ist egal; das macht nichts;fark olunmak (-le durch A) sich auszeichnen; offenbar werden;farkı olmak sich unterscheiden, etwas ausmachen;-in farkına varmak merken, bemerken; Notiz nehmen (von D);farkına varılmamış unbemerkt;-in farkında olmak (be)merken, wahrnehmen;begreifen farkında mısın? hast du es bemerkt?; hast du es verstanden?;-in farkında olmamak nicht bewußt sein G;-in farkında (bile) olmamak keine Ahnung haben von;benim için farkı yok mir ist es gleichgültig;yalnız şu farkla ki nur mit dem Unterschied, dass … -
6 fark
разли́чие (с) ра́зница (ж)* * *ра́зница, разли́чиеfark etmek — различа́ть, отлича́ть, находи́ть / ви́деть ра́зницу
fark etmez — без ра́зницы
fark gözetmek — де́лать разли́чие
farkında olmak — замеча́ть, дога́дываться
farkında olmamak — быть в неве́дении
farkına varmak — а) замеча́ть, подмеча́ть; распознава́ть; б) дога́дываться
farkı yok — всё равно́, всё еди́но
sizden ne farkı var? — чем он отлича́ется от вас?
-
7 замечать
fark etmek,farkına varmak,sezmek; aklında tutmak* * *несов.; сов. - заме́тить1) farketmek; farkına varmak; farkında olmak; sezmekне замеча́ть кого-что-л. (умышленно) — görmemezlikten gelmek
заме́тить опа́сность — tehlikenin farkına varmak; tehlikeyi sezmek
не замеча́ть опа́сности — tehlikenin farkında olmamak
2) ( запоминать) aklında tutmak; nişan koymak3) ( говорить) demekсле́дует заме́тить, что... — şunu belirtmek gerek ki...
-
8 ahnen
ahnen ['a:nən]vt ( schwach erkennen) sezmek, fark etmek, farkında olmak, içine doğmak; ( vermuten) önceden kestirmek, tahmin etmek;ich ahne nichts Gutes içimde kötü bir his var;das konnte ich doch nicht \ahnen! bunun farkında değildim ki!, bunun böyle olacağını bilemezdim ki!;so etwas habe ich doch geahnt böyle bir şeyi tahmin etmiştim zaten, böyle bir şey içime doğmuştu zaten;sie lachten nichts \ahnend hiçbir şeyden habersiz güldüler -
9 be wise to
v. haberi olmak, bilmek* * *(to be fully aware of: He thinks I'm going to give him some money, but I'm wise to his plan.) farkında olmak, bilmek -
10 sense
n. duyu, duygu, manâ, us, his, sezme, hissetme, sağduyu, algı, anlama, bilincinde olma, anlam, amaç, niyet, düşünce, kanı, eğilim, yön————————v. hissetmek, algılamak, sezmek, farkında olmak, anlamak, duyarlı olmak* * *1. duygu (n.) 2. sez (v.) 3. duyu (n.)* * *[sens] 1. noun1) (one of the five powers (hearing, taste, sight, smell, touch) by which a person or animal feels or notices.) duyu, his2) (a feeling: He has an exaggerated sense of his own importance.) duygu, anlayış3) (an awareness of (something): a well-developed musical sense; She has no sense of humour.) anlayış, takdir4) (good judgement: You can rely on him - he has plenty of sense.) akıl, zekâ, mantık5) (a meaning (of a word).) anlam, mana6) (something which is meaningful: Can you make sense of her letter?) anlamı olma2. verb(to feel, become aware of, or realize: He sensed that she disapproved.) anlamak, hisstmek- senselessly
- senselessness
- senses
- sixth sense -
11 be aware
v. farkında olmak, haberi olmak -
12 be hip to
v. farkında olmak, haberdar olmak -
13 be aware
v. farkında olmak, haberi olmak -
14 be hip to
v. farkında olmak, haberdar olmak -
15 fark
(-ki)а1) ра́зница, разли́чие, отли́чиеfarkı olmak — отлича́ться, различа́ться
- m farkında olmak — замеча́ть, понима́ть; дога́дываться, чу́вствовать
2) дискримина́цияfark görmek или fark gözetmek или fark tutmak — а) де́лать разли́чие; замеча́ть (подмеча́ть) ра́зницу; б) относи́ться неодина́ково; подверга́ть дискримина́ции, дискримини́ровать
3) мат. ра́зность, оста́ток -
16 συνειδητοποιώ
(,..)in bilinçinde olmak, (...)in farkında olmak -
17 be awake to smth
v. farkında olmak -
18 be awake to smth
v. farkında olmak -
19 appreciate
takdir etmek, degerini bilmek; degerlenmek, degeri artmak; anlamak; farkinda olmak -
20 be unconscious of
farkında olmamak, habersiz olmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
farkında olmak — görülmesi veya bilinmesi gereken şeylerden haberi bulunmak, kavranması gereken bir şeye dikkat etmek Farkında olmadan kendini bir gün bu pis, hastalıklı, cerahatli suyun dibinde bulacaksın. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafası sersem sepet (olmak) — gürültü ve uğultudan zihni yorulmuş (olmak) Uzun bir otobüs yolculuğundan sonra, yorgun, uykusuz, kafası sersem sepet girdiği için kasabaya, henüz pek bir şeyin farkında değildi. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
arız olmak — 1) bulaşmak, ilişmek Sana son zamanlarda bir dalgınlık arız oldu, farkında mısın, bilmem. A. İlhan 2) sonradan ortaya çıkmak Zaten aylardan beri yüreğine dertler, endişeler içinde garip bir baygınlık arız oluyor, yüreğinde bir erime, bir tükenme… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fark — is., Ar. farḳ 1) Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans Aralarında sekiz, on yaş fark bulunmasına rağmen, iki akran gibiydiler. R. N. Güntekin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini bir yerde bulmak — farkında olmadan bir yere ulaşmış olmak Hacı Arif Efendi bu kıyametin içinde yarım saat boşluktan sonra kendini bir bostanın içinde buldu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
gaddar — sf., Ar. ġaddār Acıması olmayan, başkalarına haksızlık eden, merhametsiz, katı yürekli, insafsız davranan, kıyıcı Onu sevenler, farkında olmadan acı, insafsız ve gaddar bir sevginin zindanı içinde eziyor, sıkıyor, boğuyorlardı. S. Ayverdi Atasözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
uyku — is. 1) Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu Rahat bir uyku uyumuştum. S. F. Abasıyanık 2) mec. Çevrede olup bitenin farkında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
vâkıf — sf., esk., Ar. vāḳif 1) Bilen, farkında olan Demirci anladı, ses çıkarmadı, duvardan üç beş halka aldı, sanatına vâkıf bir adam sükûnetiyle değneğe taktı. M. Ş. Esendal 2) Bir şeyi vakıf durumuna getiren Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller vâkıf… … Çağatay Osmanlı Sözlük